Cumartesi

HILLARY JORDAN * UYANDIĞINDA

Günümüzün "Bin Dokuz Yüz Seksen Dört"ü olarak adlandırılan "Uyandığında" Türkiye'de kürtaj meselesinin tartışıldığı döneme mi denk geldi, yoksa özellikle mi bu dönem seçildi bilinmez ama ürkütücü hikayesiyle birçok kişinin dikkatini çektiği kesin.

Suçlunun toplum önünde cezalandırılması sistemi hepimizin bildiği geçmişten beri süregelen bir kavram. Suçluyu cezalandırmanın yanı sıra toplumun geri kalanına gözdağı verme amacı güden teşhir yöntemi "Uyandığında" romanının temelini oluşturuyor.

Amerika'da dinin hayatın her alanında egemen olduğu bir hayali zamanda, hapishanelerin mahkum sayısını karşılayamacak kadar yetersiz kalması sonucu deri renklendirip topluma geri bırakma yöntemi uygulanıyor. Kilometre öteden rengiyle kendini belli eden bu suçlular, halk tarafından dışlanıyor, hatta fanatikler tarafından ortadan kaldırılıyor.

Böyle bir dünyada en büyük suç da kürtaj, ana karakter Hannah yasak olduğu halde kürtaj yaptırdığı için, hem merdiven altı kürtajcısının hem de bebeğin babasının adını mahkemede paylaşmadığı için 16 yıllığına utancı en iyi temsil eden renkle, kırmızıyla cezalandırılıyor. Önce bir süreliğine bembeyaz küçük bir odada hapsedilerek kameralar aracılığıyla halka teşhir ediliyor, sonra da yeni kırmızı cildiyle salıveriliyor. 

Ancak bu salıverme içinde pek özgürlük bulundurmuyor, öncelikle suçlunun adı sisteme girildiğinde o an nerede olduğunu kameralar eşliğinde takip edilebiliyor. Mekanlar renklilere hizmet vermediği gibi, özellikle kürtaj suçlularının "yollu" muamelesi görerek tecavüze uğrayıp öldürülmesi oldukça sık rastlanan olaylardan biri.

Roman Hannah'nın tutsaklığı ve salıverilmesi döneminden itibaren anlatılıyor. Kürtaj olduğu için bir kadını cezalandırırken, o bebeğin tek başına yapılamayacağını idrak edemeyen bir düşünce biçimi zaten yeterince şoka sokmaya yetiyorken, Hannah'yı hamile bırakan kişinin siyasette yükselen bir din adamı olması bu ikiyüzlülüğe pes dedirtiyor.

İşin en korkunç yanı da, romanda anlatılan bu gerçeküstü hikayenin aslında toplum bazında o kadar gerçeküstü olmadığını bilmek. Tamam belki renklendirme sistemi yok, ama özgürlük ve kişisel irade çemberi, kadınlara karşı fişleme sistemi ve erkek hegomanyası nedeniyle gittikçe daraldığında bir tek kırmızı deri rengimiz eksik kalıyor. 

Daha çocuk yaştayken sizi süzüp bıyık buran amcalara, kadınların okumasına-çalışmasına izin vermeyen ailelere, kocadan hatta kocanın ailesinden yenilen dayaklara, tacize ya da tecavüze uğradığınızda eylemin suçlusunun tecavüzcüden çok sizin olduğunuzu düşünenlere, çocuk sahibi olmak sadece sizi ve partnerinizi ilgilendiren bir gelecek kararıyken tanımadığınız insanların bu konuda karar verme yetkisini elinde bulundurmaya çalışmasına, "erkektir yapar" "kadın kısmı evinde oturur" "gönül rızasıyla..." laflarına çok mu yabancıyız?  

Umarım romanı okursunuz, okumuşsunuzdur. 
Umarım haklarınız için ses çıkarabilirsiniz, çıkarıyorsunuzdur. 
Umarım dünyaya bir kere geldiğinizin, bedeninizin, ruhunuzun, hayatınızın tek sahibinin kendiniz olduğunun farkındasınızdır.
Umarım ezilmezsiniz, ezdirmezsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder