Çarşamba

JODI PICOULT * KIZ KARDEŞİM İÇİN

En baştan söylemem lazım, bu kitabı hamile kadınlar ve pimpirikli anneler gibi, paranoyaklaşma ihtimali yüksek kişilere önermiyorum.

Nedenine gelecek olursak, kitap temelinde lösemili bir çocuğun ve kız kardeşinin hikayesi. Bir anne baba düşünün, sağlıklı bir erkek çocukları ve ona kardeş gelen güzel bir kız bebekleri var, bu güzel bebek 2 yaşındayken lösemi hastası olduğu ortaya çıkıyor.

Aile üyelerinin hiçbiriyle tam doku uyumu sağlanamıyor, bebek gözlerinin önünde yaşam mücadelesi veriyor. Onu hayata döndürebilmek için sadece tek bir yol var, laboratuarda üretilen, doku uyumu sağlanabilecek, ilik nakli yapılabilecek yeni bir bebek.

Kitaptaki ana karakter, Anna, bu ailenin üçüncü ve son çocuğu. Doğduğu günden itibaren ablası Kate'i hayatta tutabilmek için defalarca ameliyatlara sokuluyor, operasyonlar yapılıyor. Anna'nın 13 yaşına geldiği ve ablasının tedavi sürecinde ona böbreklerinden birini vermesi gerektiği noktada, kendisinin anne babasının gözünde "donör"den başka hiçbir anlam ifade etmediğini hissediyor ve bir karar veriyor. Ünlü bir avukat tutuyor ve kendi bedeni üzerindeki hakları hakkında söz sahibi olabilmek adına ailesine dava açıyor.

Anna'nın avukatla görüşmesinin ardından yaklaşık 2 haftalık süreci anlatıyor roman. Her bölümde farklı bir karakter kendi durumunu anlatıyor. Okurken her karaktere, ailenin her üyesine ayrı ayrı hak veriyorsunuz, ve bu tarafsızlık yüzünden siz de en az bu aile kadar büyük bir kararsızlık içinde buluyorsunuz kendinizi. En sonunda ise bütün bu kararsızlık yerini sürpriz olduğu kadar korkunç bir sona bırakıyor ve elinizde gözyaşlarınızdan sırılsıklam olmuş bir kitapla kalakalıyorsunuz.

Anlatıma gelince, tıbbi terimler, eğer çok içinde değilseniz, bazı noktalarda anlamayı zorlaştırabiliyor, ama kitabın yanı sıra biraz da araştırma yaparak hastalık hakkında oldukça bilgi sahibi oluyorsunuz.

Jodi Picoult'un diğer romanları da yine bu şekilde, can acıtan konular içerdiği için, arka arkaya okumak bünyelere zarar verebilir diye tahmin ediyorum. Ama günlük koşuşturmalar arasında, hayatta "iş-güç-kariyer-eğlence"den daha önemli neler olduğunu hatırlatan bu kitabı mutlaka okumanızı öneriyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder